November 07, 2006

Vladimir Mayakovsky: Tiyatro, Sinema, Fütürizm


Vladimir Mayakovsky: Tiyatro, Sinema, Fütürizm

Kaynak: V. V. Maiakovskii, 'teatr, kinematograf, futurizm', Kine-Zhurnal, 27 Temmuz 1913.

Bayanlar, Baylar,

Geleceğin sanatı adına, Fütüristlerin sanatı adına güzelliğin bütün alanlarında başlattığımız büyük kopuş tiyatronun kapılarında durmayacak --duramaz.

Geçmiş yılların sanatına karşı, ölen insanların dakik yaşantılarını teşhir etme yolundaki kanıtlanmamış zorunluluk tarafından resimde, şiirde ve sahnede beslenen nevrasteniye karşı duyulan nefret beni fikirlerimize lirik tutkuyu (pathos) değil kesin bilimi, sanatla hayat arasındaki ilişkilerin soruşturulmasını kazandırma zorunluluğunun kanıtlarını ileri sürmeye zorluyor.

Varolan "sanat dergileri", mesela Apollon ya da Maski gibi anlamsızlığın gri fonunda karanlık yabancı terimlerin yağ damlaları gibi uçuşup durdukları dergilere karşı duyduğum aşağılama, konuşmamı uzmanlaşmış bir teknik film dergisine verirken büyük zevk almama sebep oluyor.

Bugün iki konuya değineceğim,


1) Günümüz tiyatrosu bir sanat mıdır? Ve
2) Çağdaş tiyatro sinemayla rekabet edebilir mi?

Kent binlerce beygir gücündeki makinaları sunarak ilk kez dünyanın maddi taleplerini günde 6-7 saat çalışmayla sağlama fırsatını sunuyor ama günümüz hayatının yoğunluğu, gerilimi sanat dediğimiz şu serbest düşünme oyunu için muazzam bir ihtiyaç da yaratıyor.

Bu günümüz insanının sanatla çok güçlü ilgisini açıklar.

Ama eğer işbölümü yalıtılmış bir güzellik çalışanları grubunu vücuda getirmişse; eğer, mesela bir sanatçı, "sarhoş bir metresin büyüsüne" dair resimlerini terkedip geniş-temelli bir demokratik sanata doğru yollanırsa, topluma şu sorunun cevabını vermelidir: hangi koşullar altında çalışması bireysel bakımdan zorunlu olmayı bırakıp toplumsal bakımdan faydalı hale gelecektir?

Gözün diktatörlüğünü ilan etmiş bir ressamın varolmaya hakkı vardır. Rengi, çizgiyi ve biçimi kendine-yeterli değerler olarak vurgularken resim ebedi bir gelişme yolu buldu. Kelimenin, yazılmasının, fonetik yönünün, bunların hepsinin şiirin çiçeklenmesini belirlediklerinin ayırdına varanların varolmaya hakları vardır. Onlar şairin mısralarının ebedi tomurcuklanmasının yolunu bulanlardır.

Peki ama biz gelene kadar her tür sanata suni bir kapak hizmeti veren tiyatronun kendi başına, özel bir sanat kisvesi altında ayrı bir varoluşa hakkı var mı?

Çağdaş tiyatro durumcudur ama durumları sadece özgürlüğünü unutmuş ve kendini faydacı bir sanat bakışı düzeyine alçaltmış bir ressamın dekoratif işinin ürünleri olmasın sakın?

Sonuçta bu bakış açısından tiyatro sanatı ezen bir kültürsüzlük olarak ortaya çıkabilir ancak.

Tiyatronun ikinci yarısıysa "söz"dür. Ama burada bile estetik anın çıkagelişi yalnızca sözün kendi iç gelişimine değil, sanat için birer vesile olan ahlaki ya da siyasi fikirleri ifade etme aracı olarak kullanılması şartına bağlıdır.

Burada çağdaş tiyatro hem sözü hem de şairi ezen bir şey olarak belirir sadece.

Demek ki biz yetişene dek tiyatro bağımsız bir sanat olarak hiç varolmadı. Peki ama acaba tarihte varoluşunu onaylama fırsatı bulabilir miyiz? Kuşkusuz evet!

Shakespeare tiyatrosunun setleri yoktu. Cahil eleştirmenler bunu dekoratif sanatların o dönemde bilinmemesine bağlı olarak açıkladılar.

Gerçekte o dönem resimsel realizmin muazzam bir gelişmesiyle damgalanmıştır. Ve Oberammergau'daki tiyatro sözlerini yazılı satırların boyunduruğu altında tutmaz.

Bütün bu olgular olsa olsa, aktörün belli bir anlamı olmayan bir sözcüğün telaffuzunun ve insan vücudunun önceden düşünülmüş ama ritmik olarak özgür hareketlerinin en büyük iç yaşantıları ifade edebilecekleri özel sanatının önceden hissedilişi diye açıklanabilir.

Bu aktörün yeni özgür sanatı olacaktır.

Günümüz tiyatrosu hayatın fotoğrafik bir temsilini vererek şu çelişkiye düşüyor:

Aktörün esasında dinamik olan sanatı sahnenin ölü arka dolabı tarafından yutulmuştur. Bu çarpıcı çelişki gerçeğin hareketlerini uyumlu bir şekilde sabitleyen sinema tarafından yıkılmaktadır.

Tiyatro kendi kendini yıkmıştır ve mirasını sinemaya bırakmalıdır. Ama naif realizmi ve sanatsal kaliteyi tııpkı Çehov ve Gorki gibi bir sanayı dalına dönüştürerekgeleceğin tiyatrosunun, aktörün kapatılamaz sanatının yolunu açmaktadır.

No comments: